Gönül
2 min readJan 17, 2021

--

Saplantılı olmanın yanı sıra, ben bağlıyım. İnsanlara, olaylara, değişimlere bağlıyım ve sadığım. Merak edip çevreye duyarlı kalmak, tanıyor olmak, anlıyor ve anlatabiliyor olmak benim için hayatın en önemli parçalarından. Kendime bu meslekte nasıl kaldığımı sorduğumda aklıma gelen ilk şey bu oluyor. Tanımayı, izlemeyi, eşlik etmeyi ve etkilenmeyi o kadar seviyorum ki, beni başka ne doyururdu bilmiyorum. Hayatımın bana getirdikleri dışında dışarıdan almaya çalıştığım birçok özelliği, bilmeden yüklendiğim ve benimsediğim her parçamı şuan meslekte kullanabiliyor olmak beni muhteşemin çok üstünde hissettiriyor. Gözümün önünde sürekli bir görüntü var. Babaannemle oturduğumuz evin sokağı… Hiç sevmedim ama o kadar çok sevmişim ki aynı zamanda! Sanki o zamanlar oluşmaya başlamışım ben, okul kıyafetim ve sırt çantamdaki ağırlıklarla… Halbuki okulda dolaplarımız olduğu için kitapları taşımak zorunda olmadığım gibi, yükleri de taşımak zorunda değildim. Ama ben hem kitaplarımı taşımayı tercih ettim, hem de duygusal yeme bozukluğumun bana kattığı gerçek kiloları… Tombiktim sadece. Yemeği seven bi’ çocuk gibi görünüyordum ama aslında doyasıya yemek yemek benim olayım değil, yeni öğreniyorum. Aslında taşıdığım, tıkınırken yediklerim değildi. Kendimi taşımayı öğrenmeye çalışıyordum, daha çok yüklenerek, daha çok, daha çok… Hayatımın idmanını 12–17 yaşları arasında yaptım ben şimdi düşününce. Bırakabilecek olmama rağmen bırakmamış olmak işleri o zamanlar melankolik gösterse de, şimdi baktığımda her biri benim savunma mekanizmalarımdı. Beni koruyan parçalarım! Şimdi dönüp baktığımda içimi gıdıklayan, gözlerimi ve kalbimi gülümseten şeyleri hatırlıyor olmak iyi ki bu meslekte olduğumu hatırlatıyor. Psikoterapinin en kıymetli anlarını hergün yaşıyorum. Bu sayede iyiyim.

Bu yazı beni rahatlattı. İyi ki buradayım.

Sevgiler benden,

G.

--

--